GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO): SON MU, SONSUZLUK MU?
(Prof.Dr. Alper Çabuk, Eskişehir Anadolu Gazetesi, 18 Mart 2013_Makale)
Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO): Son mu, sonsuzluk mu? "Hayatta olmayan kahramanlardan ve onların şahadetlerinin yaşayanlara yüklediği ezici yüklere bağlı olarak ne kadar ihtiyatlı davransam da, bir kehanette bulunmaksızın edemeyeceğim. Bu belki de bir uyarıdır. Bu gezegende 3 milyarı aşkın insan yaşamlarını sürdürmek için günde 2 doları bile bulamıyor. Ve her günle birlikte 40 bin çocuk -yani her saniyede bir çocuk- süregelen açlıkla ilintili hastalıklara yenik düşüyor." Ariel Dorfman bu makaleyi TIME´in 20. yüzyılın yüz önemli insanı arasında Guavera´ya yer vermesi nedeniyle 1999´da yazmıştı... Geçen Salı günü beni gönüllü bir çevre kuruluşundan aradılar. GDO´lu gıdalara karşı bir kampanya başlattıklarını ve bu kapsamda destek beklediklerini ifade ettiler. Vermeyeceğimi söyledim... Çünkü neye karşı bir duruş içinde olduklarını bilmiyorlardı. Ne pahasına GDO´ya cephe aldıklannı da... GDO deyince aklıma ilk gelen şey nedense yıllardır mısır olur. Son derece normal çünkü mısır, pamuk ve soya ile birlikte en çok ekimi yapılan transgenik bitkilerdendir....mısır deyince de, aklıma ilk gelen, açlık olur ve açlık nedeniyle hayatlarını yitiren çocuklar olur. Bunun sebebi de Birleşmiş Milletler tarafından açlık yaşanan ülkelere yapılan gıda yardımı dahilinde mısır ve mısır ürünleri veriliyor olmasıdır. Mısır, çünkü besleyicidir...Mısır, çünkü dayanıklıdır. Peki nedir bu mısırın, soyanın kerameti, nedir transgenik, nedir GDO?
İnsanlar, ilk çağlardan beri yetiştirdikleri bitki ve hayvanları daha verimli hale getirmek için istedikleri özellikleri onlara kazandırmaya çalışmaktadırlar. Günümüzde de tarımsal üretimin temel hedeflerinden birisi budur. Daha az su, daha az kimyasal kullanımı, daha az toprak, daha ekstrem koşullarda daha çok ürün yetiştirebilmek. İşte bu amaç doğrultusunda genetiği değiştirilmiş organizma, bir organizmadan diğerine genetik özelliklerin aktarımı (transgenik) ya da bir organizmaya ait genetik özelliklerin biyoteknolojik olarak değiştirilmesi ile üretilen canlı türleridir. Bir başka deyişle; "bir canlıdaki genetik özellikleri değiştirerek ya da bir başka canlıdaki özellikleri aktararak üretilen canlıya GDO, eğer genetik özellikleri kopyalanan canlı, kendi türünden olmayan bir canlı türü ise, üretilen yeni canlıya transgenik deniliyor." Temel amaç, hastalık ve zararlılara karşı daha dirençli, daha verimli, gereksinimleri az, dayanıklı, daha lezzetli ve besleyici türler yetiştirmek...
Doğal olarak bu, su kullanımını azaltıyor, kimyasal gübre, pestisit (böcek ilacı) kullanımını azaltıyor. Yani bir yandan toprağı ve suyu daha verimli kullanılarak, toprağımızı ve suyumuzu zehirleyen kimyasalları daha az tüketerek çevre korunurken, diğer yandan da üretilen ürünlerin raf ömürleri de uzadığından israf da azalıyor. Aslında bu biyoteknoloji çalışmaları giderek artan dünya nüfusu, giderek azalan su kaynakları, erozyon ve çölleşme gibi problemler, giderek kirlenen çevreye karşı, yaşamımızı sürdürmek için gerekli tarımsal ürünleri elde etmekte bize destek oluyor. Ayrıca genlere müdahale ederek, aşı ve ilaç yapımında kullanılması mümkün yeni türler araştırılıyor. Peki geleceğimiz ve belki de neslimizi sürdürebilmemiz için böylesine önemli bilimsel çalışmalara karşı bu kadar ön yargılı olmalı mıyız? Olmamalıyız, ancak bilinçli olmalıyız ve soframıza gelen her şeyi sorgusuzca kabul etmemeliyiz. Mesela bizim için asıl büyük tehditin organizmaya ait genetik özelliklerin biyoteknolojik olarak değiştirilmesi değil, genetik mühendisliği metotlarıyla kendine ait olmayan genler nakledilmiş organizmalar, yani genetiği bu yolla değiştirilmiş transgenik bitki ya da hayvanlar olduğunu bilmeliyiz. Tehdit, bazen bir bisküvinin ya da çikolatanın içinde, bazen bebeklerimize verdiğimiz bebek mamalannın içinde, bazen marketten aldığımız sebzelerde, bazen dolaylı yoldan hayvan yemi olarak kullanılan transgenik bitkiler ve transgenik bitkilerden beslenmiş hayvanlardan elde edilmiş et ürünlerinde oluyor. Etkileri çok detaylı olarak incelenmediğinden transgenik ürünler, insan ve hayvan sağlığı üzerinde risk oluşturma olasılığı taşıyabiliyor. Ama ne olursa olsun. GDO gelecek nesillerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için belki de sığınabilecekleri tek şey olacak... Bugün "ilaçlar aynı zamanda yan etkileri nedeniyle insan sağlığına çok zarar veriyor, bu yüzden hastalıklara karşı ilaç kullanılmasın" şeklinde bir kampanya yürütmek ne kadar yanlışsa, GDO´lara bilgisizce savaş açmak da, GDO´ları bilinçsizce kullanmak da en az o kadar yanlış...Tıpkı bilinçsizce kullanılan ilaçlar gibi...